- 5 Aralık 2014
- Yayınlayan: Çağatay Demir
- Kategori: Girişimcilik
Girişimcilerin büyük bir bölümü kendi işlerine sahip olmayı arzu ederler, çünkü onlar öyle ya da böyle kişisel özgürlüklerinin özlemini çekerler. Özgürlüklerini, kendi takvimlerini oluşturmak, kendi ödeme çeklerini yazmak, kendi fikirlerini uygulamak, aileleriyle ve arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçirmek ve hayatlarında yapmaktan en çok keyif aldıkları şeyleri yapmak için isterler. Fakat bir kere bir işin sahibi olarak özgürlüklerinden kurtulduklarında, çok fazla girişimci kendilerini git gide işleri ve sahiplik sorumlulukları tarafından kapana kıstırılmış şekilde bulurlar. Daha çok özgürlük yaşamak yerine, kendilerini tuzağa düşmüş gibi hissederler. Daha çok serbest saate ya da güne sahip olmaktansa, kendilerine daha az zaman ayırırlar.
İşleri ofiste bırakmak yerine, eve getirirler. Mutfak masası muhasebe evrakları ile darmadağınıktır, garaj ve misafir odası ürün numuneleri ve fazla stoklarla doludur. Yatak odasında günün her saati gece gündüz çalan bir telefon vardır, çünkü iş sürekli bir ilgi ve acil problem çözümünü gerektirir. İşlerini kurarken kurduğu hayaller çok farklı olsa da, kendi işlerine sahip olunca, özel tatilleri, hafta sonları ve izin günleri bile olmaz. Daha büyük bir finansal özgürlüğe sahip olmayı umarken, aslında bütün paralarını kendi işlerine aktarırlar, kendilerine bir çek bile yazamazlar.
Bir şeyler yanlış gitmiştir, fakat yanlış gidenin ne olduğunu ve neden olduğunu anlayamazlar ve oturup bu sorunları tasnif edecek ve uygulanabilir bir sonuç çıkaracak zamanları bile yoktur. Bu girişimcilerin birçoğu kendi işleri tarafından esir edilmiştir ve işleri onların sağlıklarını, finansal durumlarını ve toplam yaşam kalitelerini olumsuz etkiler.
Birçok iş modelinin özünde olan problemlerden bir tanesi; girişimcinin kendi işindeki rolünün ve sorumluluk listesinin, küçülmesinin araçlarına ve yöntemlerine ilgi göstermeden büyüme ve genişleme terimleri bağlamında tasarlanmasıdır. Şirket büyüdükçe, şirketin sahibinin sahip olduğu kontrol artar. Bu durum egolar için harika olabilir fakat kişinin yaşam kalitesini geliştirmez. Özgür bir yaşam tarzının keyfini çıkarmanın tek yolu kişinin kendini günlük işler üzerinde -daha çok değil- daha az kontrole sahip olacak bir pozisyona yerleştirmesidir.
Kendine daha geniş bir ofis ya da çalışanlar üzerinde daha çok kontrol sağlamaya odaklanmaktansa akıllı bir girişimci, diğerlerini başkasının yerini alacak uzmanlar olarak eğitir. O, insanları işlerinden özgürleştirecek bir sistem yaratır. Ve gerçekten başarılı bir girişimci diğer insanları daha fazla liderlik ve sorumluluk almaları için teşvik eder ve ilham verir.
Sonuç olarak hayalleri gerçekleştirmek ve kişisel zenginliği elde etmek için en iyi strateji işte ortaya çıkanları içermeyen stratejidir. Fiziki olarak var olmak yerine, işin sahibi dikkat çekici biçimde ortada yoktur. Girişimci, yapmak yerine düşünmelidir. Ürün ve hizmet alım satımı yapmak yerine o daha fazla para getirmek için işleyen finansalları bulmalıdır. Diğer deyişle başarılı ve tatmin olmuş girişimci uykuda olmayan saatlerini çalışmak için değil, düşünmek ve hayal etmek için geçirmelidir.
İşte dünyanın dört bir yanında ActionCOACH’lar girişimcilere kurdukları hayalleri gerçekleştirmelerinde ve işletmelerini büyütmelerinde yardımcı olmaktadırlar.